Zeka kişinin yeni ortamlara nasıl çabuk uyum sağlayabildiğini gösteren en önemli etmenlerdendir. Ancak şu var ki farklı eğitimler (bilinçli ya da bilinçsiz öğrenmeler) kişinin çevreye uyumunu hızlandırır. Çevre ile ilişkilerimizde sosyalleşmek kimi zaman başarı için gerekli faktörlerden biridir.
Peki ya sosyalleşmiş bir çocuk yetiştirmek zor mu? Bu aslında bir bakıma bize bağlıdır. Şöyle ki;
Bir grup çocuk düşünelim. Sosyalleşmeleri adına birlikte oynanmaya zorlanılır. Ancak çocuk mutlu değilse birlikte oynamaz. Diğer çocuklarla aynı alanı paylaşıp, onlardan farklı oyunlar oynayabilir. Ya da mutsuzluğunu mutlu olduğu ortamlarda bulunarak giderir. ( yakın çevresindeki kişilerle oturup diğer çocuklarla oynamamak gibi...)
Bu gibi durumlarda çocuğun mutlu olması kesin sağlanıp ardından bu mutluluğu tek başına nasıl devam ettireceği gösterilebilir.Hemen somutlaştıralım.
Dost ziyaretleri kültürümüzün klasik sosyalleşme alanlarından biridir. Özellikle içine kapanık çocuğa sahip olan ebeveynler bu görüşmeleri iyi değerlendirmelidir. Farz-ı misal bu ve benzeri bir görüşmede çocuğunuz ile oyun oynayabilecek bir başka çocukla karşılaştınız. Elbette çoğu yetişkinin arzusu ilk etapta çocukların birbirleriyle iletişim kurmayı başarmalarıdır. Ancak çocuğunuz sizin yanınızda oturmak istiyor. Onlarca oyuncağa ve arkadaşa rağmen... Ebeveynlerin/ yetişkinlerin "ne güzel oyuncaklar var git oyna" demesi çocukta "eşyanın maddiyatın olduğu yerde konaklamalıyım." anlayışını bilinçaltına oturtur. Ebeveynlerin/ yetişkinlerin "bak ne tatlı arkadaş git birlikte oynayın." demesi çocukta kendi kararlarını kendi verememesi, ileriki yaşamında yerine birilerinin düşünmesini beklemesine yol açar. Aslında sosyalleşmesini isterken zoraki ilişkiler kurmak istemeyen çocuk yavaşça yalnızlaşmaya başlayacaktır.
Yanınıza gelmek isteyen çocuk bırakın gelsin. Kısa bir süre yanınızda otursun. Bu esnada neden sosyalleşmediği konusunda yorum yapmayın. Çocuk sizin yerginizin her an yaklaşabileceği korkusunu taşımasın. Onu mutlu edecek farklı şeyler gösterebilirsiniz. Origami, isminin harflerini yazmak, bulmaca gibi... Daha sonra birlikte arkadaşının bulunduğu alana gidip gösterdiğiniz küçük oyunu onun da arkadaşına göstermesini isteyebilirsiniz. Sizin yanınızda çocukların uyum kurmaları kolaylaşacaktır. Kısa süre sonra buradan sizin ayrılmanız onların kendi başlarına ilişki kurmalarında önemlidir.
Elbette bu her çocuk için ilk denemede hemen gerçekleşeceği iddia edilen bir eylem değildir. Yakın çevreden kopmakta zorlanan bir çocuk için yararlı olacak bir eylemdir. Çevre şartları, arkadaşları, hatta o gün sizi ne kadar özlediği bile sonucun değişmesinde etkilidir. Hatta güzel sonuçlar almak için birkaç kez deneme yapmak zorunda bile kalabilirsiniz. Çocuklarımızın başkalarının hayatlarını sabote etmeden sosyalleşmelerini sağlamak için bir tek eylem elbette yetersizdir. Uygulanabilecek daha birçok küçük oyunlar vardır. Soayal hayatlarında bile başarı, gözlerindeki pırıltıdan belli olan nesillerin devam etmesi duası ile...
Sayfalar
26 Ağustos 2012 Pazar
8 Ağustos 2012 Çarşamba
(Küçük Kas Gelişimi-2
Çocuklarda küçük kas gelişiminin ne tür etkileri olduğunu daha önceki yazımda vurgulamıştım. Ancak bazen bildiklerimizi uygulayabilmemiz oldukça zorlaşıyor.
Çocukla savaşmadan ona gerekli vazifeleri vermek, çocuğu yıldırmadan gelişimini desteklemek, ne yapabilirimin cevabını bulmak için öncelikle çocuğun yaşını göz önünde bulundurarak fiziksel gelişimi hakkında bilgi sahibi olmamız gerekir. Böylelikle çocuğun neler yapabileceğini biliriz ve günlük hayatta karşılaştığınız durumlarda çocuğunuza ne gibi sorumluluk vererek hem sorumluluk kazanmasını hem de kaslarını kullanmasını öğretebiliriz.
Mesela henüz 4 -5 yaşlarındaki çocukların çorbalarını kendi başlarına içmelerini destekliyorum. 1 yaşını geçmiş bir bebeğin kontrollü ve aşamalı olarak bardak tutmayı, bardağı yerine koymayı ve bardaktan su içmeyi öğrenmesi, öğrenirken özgür bırakılması daha uygundur. Böylelikle çocuklar parmaklarını kullanabilir.
Henüz okula yeni başlamış çocuk, kıyafetinin tüm düğmelerini kendi ilikleyemeyebilir. Sizden yardım ister. Doğru anne davranışı tüm düğmeleri annenin iliklemesi değil, bazıları için çocuğa da deneme şansı bırakmasıdır. İsteğimiz çocuğun hazıra alışması değildir. İsteğimiz çocuğun tüm düğmeleri hızlıca iliklemesi de değildir ( İstisnai bir durum olmadıkça çocuktan bunu beklemek haksızlıktır.). İsteğimiz çocuğun parmaklarını ve kaslarını tamamen etkin bir şekilde kullanabilmesidir.
Günümüzün gelişen ve modernleşen çağımızda bu gibi durumlarda çocukların gelişimini sağlayan oyuncaklar üretiliyor. Bu tür oyuncaklara karşı olmamakla birlikte şunu belirtmek istiyorum: Bir çocuğa görev vererek (son iki düğmeyi de sen ilikle, bardağı masaya koyar mısın? gibi ) hem çocuğa sorumluluk verilir, hem de çocuğun bireysel oyundan çok sosyal oyun oynamasına izin verilecektir. Bu da çocuğun daha çabuk sosyalleşmesini sağlayacaktır.
Belirtmeden geçemeyeceğim hassas bir nokta daha var: ödevler... İlköğretim çağındaki çocukların çoğu okullarda verilen performans ödevlerini evde ailelerine yaptırmakta, ailelerde bunu çocuğun ödevi olarak görmemektedir. Benim gibi bazı öğretmenler derste öğrencilerinin performans ödevlerini kendilerinin yaptığını görmek için farklı yöntemler uygulamakta (münazara, sunum, forum) ancak her zaman ve ya her ders için bu çözüm getirmemektedir. Bunun için ailelerin, çocukların ödevlerinde sadece yol gösterici bir tutum izlemeleri yerinde olacaktır. Onlar bir resmi keserken o resim üzerinde düşünür, yeni sorularla öğrenmeye aç yeni derse gelir; her makas, yapıştırıcı tuttuklarında parmaklarını kullanır ve küçük kaslarını kullanıp geliştirirler.
Gelişmeye muhtaç minik ellerin yarın geleceğimizi aydınlatması duası ile...
Çocukla savaşmadan ona gerekli vazifeleri vermek, çocuğu yıldırmadan gelişimini desteklemek, ne yapabilirimin cevabını bulmak için öncelikle çocuğun yaşını göz önünde bulundurarak fiziksel gelişimi hakkında bilgi sahibi olmamız gerekir. Böylelikle çocuğun neler yapabileceğini biliriz ve günlük hayatta karşılaştığınız durumlarda çocuğunuza ne gibi sorumluluk vererek hem sorumluluk kazanmasını hem de kaslarını kullanmasını öğretebiliriz.
Mesela henüz 4 -5 yaşlarındaki çocukların çorbalarını kendi başlarına içmelerini destekliyorum. 1 yaşını geçmiş bir bebeğin kontrollü ve aşamalı olarak bardak tutmayı, bardağı yerine koymayı ve bardaktan su içmeyi öğrenmesi, öğrenirken özgür bırakılması daha uygundur. Böylelikle çocuklar parmaklarını kullanabilir.
Henüz okula yeni başlamış çocuk, kıyafetinin tüm düğmelerini kendi ilikleyemeyebilir. Sizden yardım ister. Doğru anne davranışı tüm düğmeleri annenin iliklemesi değil, bazıları için çocuğa da deneme şansı bırakmasıdır. İsteğimiz çocuğun hazıra alışması değildir. İsteğimiz çocuğun tüm düğmeleri hızlıca iliklemesi de değildir ( İstisnai bir durum olmadıkça çocuktan bunu beklemek haksızlıktır.). İsteğimiz çocuğun parmaklarını ve kaslarını tamamen etkin bir şekilde kullanabilmesidir.
Günümüzün gelişen ve modernleşen çağımızda bu gibi durumlarda çocukların gelişimini sağlayan oyuncaklar üretiliyor. Bu tür oyuncaklara karşı olmamakla birlikte şunu belirtmek istiyorum: Bir çocuğa görev vererek (son iki düğmeyi de sen ilikle, bardağı masaya koyar mısın? gibi ) hem çocuğa sorumluluk verilir, hem de çocuğun bireysel oyundan çok sosyal oyun oynamasına izin verilecektir. Bu da çocuğun daha çabuk sosyalleşmesini sağlayacaktır.
Belirtmeden geçemeyeceğim hassas bir nokta daha var: ödevler... İlköğretim çağındaki çocukların çoğu okullarda verilen performans ödevlerini evde ailelerine yaptırmakta, ailelerde bunu çocuğun ödevi olarak görmemektedir. Benim gibi bazı öğretmenler derste öğrencilerinin performans ödevlerini kendilerinin yaptığını görmek için farklı yöntemler uygulamakta (münazara, sunum, forum) ancak her zaman ve ya her ders için bu çözüm getirmemektedir. Bunun için ailelerin, çocukların ödevlerinde sadece yol gösterici bir tutum izlemeleri yerinde olacaktır. Onlar bir resmi keserken o resim üzerinde düşünür, yeni sorularla öğrenmeye aç yeni derse gelir; her makas, yapıştırıcı tuttuklarında parmaklarını kullanır ve küçük kaslarını kullanıp geliştirirler.
Gelişmeye muhtaç minik ellerin yarın geleceğimizi aydınlatması duası ile...
3 Ağustos 2012 Cuma
Sorumluluk Kazandırabilmek İçin
Her ebeveyn çocuklarının sorumluluk sahibi, görevlerini yerine getiren birey olmasını arzulamaktadır. Ancak bu sorumluluk bilincine sahip çocuk yetiştirmek için çok erkenden kolları sıvamak gerekmektedir.
Genelde yapılan doğru fakat eksik olan yöntem şudur: 11-12 yaşlarını geçtikten sonra çocuğa "kıyafetlerini katla kaldır, ekmek almaya git, yatağını topla" gibi söylemlerin henüz sorumluluk ruhuna sahip olamayan çocuğa dikte edilmesidir. Bunun çocuğa hitaben olsa bile çok derinden etkileyemeyeceği; negatif açıdan ise aile bağlarının zayıflaması yaklaşan ergenlikle birlikte aileye karşı gelme, istekleri yapmama, inatlaşma olarak dönüt vereceği inancındayım.
Neler yapmamamızdan ziyade, neler yapmalıyıza bakarsak; en başta çocuğumuzun yaşına uygun düşen görevleri zihnimizde belirlemeliyiz. Bu görevleri çocuğa yapmasını söylemek, hatta nedenleriyle ifade etmek daha doğru olacaktır.
Örneğin 4 - 5 yaşlarındaki çocuğun oyuncaklarını oyun bittiğinde toplaması gerektiğinin izahı, kontrollü olarak toplamaya alıştırma çocukta sorumluluk ruhunu canlandırır. Bu 12- 15 yaşlarına gelen çocuğun sorumluluk alıp yatağını, odasını toplamasını kolaylaştırır.
Bazen de ailelerin daha özverili olması gerekir. Yine bir örnek vericek olursak, aile fertlerinin eve geldiklerinde ellerini yıkaması, küçük çocuğun bunu görmesi, ailenin çocuğa el yıkama konusundaki önemi açıklaması, çocukta temizlik konusunda belli bir bilincin oluşmasını sağlar. Böylece çocuk daha sonraları ailenin ikazına gerek kalmadan ellerini yıkayacak ve zamanla bunu alışkanlık haline getirecektir.
Unutulmamalıdır ki sorumluluk sahibi olmak illa ki her şeyi usulüne uygun yapmak değil, şartlar elvermezse dahi usule uygun davranışı bilince sindirebilmektir.
Genelde yapılan doğru fakat eksik olan yöntem şudur: 11-12 yaşlarını geçtikten sonra çocuğa "kıyafetlerini katla kaldır, ekmek almaya git, yatağını topla" gibi söylemlerin henüz sorumluluk ruhuna sahip olamayan çocuğa dikte edilmesidir. Bunun çocuğa hitaben olsa bile çok derinden etkileyemeyeceği; negatif açıdan ise aile bağlarının zayıflaması yaklaşan ergenlikle birlikte aileye karşı gelme, istekleri yapmama, inatlaşma olarak dönüt vereceği inancındayım.
Neler yapmamamızdan ziyade, neler yapmalıyıza bakarsak; en başta çocuğumuzun yaşına uygun düşen görevleri zihnimizde belirlemeliyiz. Bu görevleri çocuğa yapmasını söylemek, hatta nedenleriyle ifade etmek daha doğru olacaktır.
Örneğin 4 - 5 yaşlarındaki çocuğun oyuncaklarını oyun bittiğinde toplaması gerektiğinin izahı, kontrollü olarak toplamaya alıştırma çocukta sorumluluk ruhunu canlandırır. Bu 12- 15 yaşlarına gelen çocuğun sorumluluk alıp yatağını, odasını toplamasını kolaylaştırır.
Bazen de ailelerin daha özverili olması gerekir. Yine bir örnek vericek olursak, aile fertlerinin eve geldiklerinde ellerini yıkaması, küçük çocuğun bunu görmesi, ailenin çocuğa el yıkama konusundaki önemi açıklaması, çocukta temizlik konusunda belli bir bilincin oluşmasını sağlar. Böylece çocuk daha sonraları ailenin ikazına gerek kalmadan ellerini yıkayacak ve zamanla bunu alışkanlık haline getirecektir.
Unutulmamalıdır ki sorumluluk sahibi olmak illa ki her şeyi usulüne uygun yapmak değil, şartlar elvermezse dahi usule uygun davranışı bilince sindirebilmektir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)