Okulların açılıp ilk sınavların başladığı şu günlerde evde tatil havasının sindirilip, çocuklara "çalış diye baskı yapılan atmosferi soluyoruz. Halbuki yaz tatilinin etkisi bayram tatilleriyle birlikte pek de geçmemiş gibi... Öte yandan çocuklar hala oyun oynamak, arkadaşlarla gezmek, türlü etkinliklerle uğraşmak ama derse yaklaşmamak istiyor. Sorumluluk sahibi çok az çocuk heveslerine ket vurabiliyor. Bu noktada biz "hadi biraz ders çalış" diye defalarca ikaz ile kendimizi ve çocukları yorabiliyoruz. Peki nedir bunun püf noktası?
Aslında sürekli ders başında olan çocuk ebeveynin dikkatini dağıtmaz. Bizim çocukların sürekli çalışmasını istememiz aslında kendimize özgür zaman bırakma çabamızdandır. Halbuki onların gelişiminden sorumlu olduğumuzu unutuyoruz. Bir diğer nokta şimdiye dek ödev konusunda günlük çalışmalar ve tekrarlar konusunda yeteri kadar motive edemeyip, sınav zamanı çalışmalarını beklemek bizlerdeki ezberci anlayışın en belirgin yansımalarındandır.
Bu vakitten itibaren yapılması gerekenler, günlük tekrarlar yapmak, henüz okula yeni başlayan ya da ilk kademe çocuklar için birebir derslerini birlikte vakit geçirerek yapmak/yaptırmak, daha ileri ki yaşlar için bireysel çalışma zaman ve mekanı sağlamak, moral vermek, başarıya odaklayacak motivasyonu sağlamak, henüz dönem başında olunduğunu ve düzenli çalışma ile yıl sonunda başarıyı yakalayacak vakit olduğuna inanmak ve inandırmak, bunları yaparken çocukları sıkmadan yaşlarına uygun etkinlik oyun, ödül vb. ile çalışmalarını tamamlamalarını sağlamak daha yerinde olacaktır. Ayrıca ebeveynler kendi çocuklarını tanırlar. Bu nedenle ebeveynler, çocuklarımızın mutluluğunu sağlayacak başarıların hakiki başarı olduğunu unutmamalılar.
Başarı dolu bir yıl duasıyla...
Sayfalar
31 Ekim 2012 Çarşamba
24 Ekim 2012 Çarşamba
Bencillik
Bencillik her yaşta toplumun sevmediği özelliklerden biridir. Peki bencillik huy mudur yoksa eğitilerek söndürülebilir bir özellik midir? Önce neden bencil çocukların var olduğunu bilmemiz gerekir.
Çevre tarafından sürekli şımartılan çocuk sürekli kendini düşünmeye başlar. Bu karakterdeki çocuklar çevreleriyle paylaşmayı ve etrafındakileri insanların faydasına olacak durumları düşünmezler. Her şeyin önlerine gelmesini beklerler. Sürekli "evet" yanıtını beklerler.
Bunun tam tersi "hayır" yanıtı alan, yalnızlaşan ve korkup kabuğuna çekilen çocukta da hemen olmasa da ileri ki yaşlarda bencillik görülebilir. Kendini savunmak isterken bencil duygular ön plana çıkabilir.
Bencil duygulardan uzak çocuk yetiştirmek için doğru model olmak, paylaşma duygusunu ve paylaşımcı ruhu yaşayarak göstermek ve hissettirmek gerekir. Sevgi, ilgi, değer vermek gerekir. Ancak bunun herkese karşı hissedilen bir duygu olduğunu belirtmek gerekir.
Sorumluluk vermek uygun olmakla birlikte bilinmelidir ki sorumluluk sahibi kişinin bencillikten uzaklaşacağı kesindir.
Tartışmak ama eleştirmemek, hatalardan ders çıkarılabileceği, hataların her insanda mevcut olabileceği belirtilmelidir. Yargılamadan konuşmak, doğru davranışları tasdiklemek daha doğrudur.
Bencillikten uzak paylaşmayı ve sevgiyi ilke edinmiş bireylerin yaşadığı bir dünya inşa etmek duası ile...
Çevre tarafından sürekli şımartılan çocuk sürekli kendini düşünmeye başlar. Bu karakterdeki çocuklar çevreleriyle paylaşmayı ve etrafındakileri insanların faydasına olacak durumları düşünmezler. Her şeyin önlerine gelmesini beklerler. Sürekli "evet" yanıtını beklerler.
Bunun tam tersi "hayır" yanıtı alan, yalnızlaşan ve korkup kabuğuna çekilen çocukta da hemen olmasa da ileri ki yaşlarda bencillik görülebilir. Kendini savunmak isterken bencil duygular ön plana çıkabilir.
Bencil duygulardan uzak çocuk yetiştirmek için doğru model olmak, paylaşma duygusunu ve paylaşımcı ruhu yaşayarak göstermek ve hissettirmek gerekir. Sevgi, ilgi, değer vermek gerekir. Ancak bunun herkese karşı hissedilen bir duygu olduğunu belirtmek gerekir.
Sorumluluk vermek uygun olmakla birlikte bilinmelidir ki sorumluluk sahibi kişinin bencillikten uzaklaşacağı kesindir.
Tartışmak ama eleştirmemek, hatalardan ders çıkarılabileceği, hataların her insanda mevcut olabileceği belirtilmelidir. Yargılamadan konuşmak, doğru davranışları tasdiklemek daha doğrudur.
Bencillikten uzak paylaşmayı ve sevgiyi ilke edinmiş bireylerin yaşadığı bir dünya inşa etmek duası ile...
10 Ekim 2012 Çarşamba
Övgünün Sınırı
Çocuklar elbette doğru ve yanlışları yaparak yaşayarak öğrenirler. Ancak davranışları için her zaman onay beklerler. Normalin ne olduğunu bulmaya ve normal davranışlar sergilemek amaçlarıdır. Bu içgüdüsel olarak çocukta mevcuttur.
Peki çok övdüğümüzde sürekli onayladığımızda ne ile karşılaşırız. Çok şımarık bir çocuğumuz olur mu endişesi bizi kaplayabilir. Bunun için yerinde onaylamak daha doğru olacaktır. Peki ne zaman, ne kadar?
Öncelikle gerekli gereksiz övme çocukta egoistlik duygusunu tavan yapabilir. Bu şekilde öz güven kazansın derken egoist bir birey yetiştirmemiz olasıdır. Bunun önüne geçebilmek adına çocuğu övmekten ziyade davranışı övmek daha yerinde olacaktır. Kişiyi övmek "ben mükemmelim ve sen de bana yetişiyorsun." mesajı içerir ki zaten siz bugün "sen" diye başlayan cümlelerle çocuk yetiştirirseniz, ileride o çocuk "ben" diye başlayan cümleler kurar. Bu egoistliğin bir işaretidir.
Şöyle ki "odan tertemiz olmuş sen çok düzenli bir çocuk oldun" demek aynı zamanda bilinçaltına iki mesaj iletir. Birincisi "annem/babam mükemmel düzenli ben de onlara yetişiyorum." ; ikincisi "şimdi ben istenmeyen bir davranış sergilesem bile beni nasıl olsa beğeniyorlar, affederler." dir. Bu nedenle övgü nadiren kullanılması gereken bir davranış olması daha yararlı sonuçlara gebedir. Peki övgüyü nerelerde ne kadar kullanalım?
Öncelikle övgünün çocuğa değil, çocuğun davranışına yönelik olmasına dikkat edelim. "Sen düzenli bir çocuksun." değil, "odanı toplaman güzel bir davranış, aferin." demek daha doğrudur.
Takdir etmek, övgü yerine kullanılabilir bir yöntemdir. Ancak bu noktada da dikkat edilmesi gereken husus kardeş kıskançlığına sebebiyet verip vermeyeceğidir. Çoğu ailede yapılan yanlış şudur: Çocuklarının gözünde adaletli ebeveyn olmak için takdire şayan davranışı için aferin derken, diğer çocuk böyle bir davranışı olmasa bile ufak bir hareket bahane edilerek takdir edilir. Davranışlarda eşitsizlik söz konusu olsa dahi her iki çocuk da "aferin" almıştır.
Burada ebeveyne düşen görev zordur. Kıskançlığa sebebiyet vermemek için çocukların davranışları ile ilgili bire bir konuşmak, ya da en azından açıklayıcı bir konuşma yapmak doğrudur. Çocuklara aferini hak etmek için değil, doğru davranışlar sergilemek için özveride bulunmamız gerektiğini, anne ve babaların çocuklarını asla ayırt etmeyeceğini söylemek; bir takdirde bir övgüde olması gerektiği kadar çok, bu konuşmada da inandırıcılığın önemli olduğunu bilmek gerekir. Bunun için öncelikle ebeveynin buna yürekten inanması şarttır.
Ömürlerini takdire şayan davranışlarla geçiren, öz güveni yüksek bireyler yetiştirmek duası ile...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)