Tablet yazılarınıun ikincisi olan bu yazıda tablet kullanımı ile el yazısının tarihe karışması konusuna değineceğim. Bilgisayarların küçülmesi ve taşınabilirliği, tabletlerin yaygınlaşması not tutmada teknolojinin kullanımını yağunlaştırmaktadır. Peki teknolojinin eğitim hayatında defterlerin yerini tutması, fotoğraf çekerek bilgileri depolamak ve ekrana bakarak notları gözden geçirmek sanıldığı kadar faydalı bir kolaylık sağlıyor mu? Kalem kullanarak not almak zahmetine değecek kıymete sahip değil midir? Tüm bunları düşünürken bazı milyon taşı değerinde bilgilere sahip olmak önem taşır.
tablet kullanımı sanıldığı ya da halk arasında konuşulduğu gibi korku verecek bir olgu değildir. Nitekim tablet kullanımı sanal ortamda bilgi kaydedilmesi kağıt israfı ve ham madde kaynaklarını tüketme noktasında yardımcı olur. Bilgi paylaşımının ve kayıtlamanın kolaylığını sunar. Bir önceki yazımda bahsettiğim niteliklere sahip olunarak tablette yazı yazmanın zamanı nasıl ekonomikleştirdiğini gözler önüne serer.
Tablet kullanımının pozitif özellikleri mevcut ve kullanımı onaylanmış olsa dahi el yazısının tarihe geçme durumu tehlike çanlarının çaldığına işaret olabilir. El yazısı teknoloji ne kadar ilerlerse ya da teknoloji ne kadar hayatlarımıza dahil olsa da var olmalı ve fayda sağlamaya devam etmelidir. El yazısının faydaları tablet kullanımına oranla daha az enerji kaybı yaşanırı ekleyebiliriz. El yazısınıngöz ve parmak sağlığına tablete kıyasla daha az tecavüz ettiğini de ekleyebiliriz. Hatta el yazısı çocuklarda küçük kas gelişimine olumlu etkileri vardır da diyebiliriz. ancak en önemli faktör el yazısının el-göz-beyin koordinasyonunu hızlandırması ve bireye bu konuda zaman, yorum açılarından kazanç sağlamasıdır. El yazısı ya da kalem kağıtla çalışmak bireylerde düşündüklerini görsel ya da metin olarak (kişinin kendini ifade şekline göre değişiyor) ifade etmede bireye hız kazndırıyor.
El yazısının bir diğer etkili olduğu nokta, bilgiyi hafıza da tutumadır. Kopya hazırlarken daha çabuk akılda tuttuğunu gören, sınava hazırlanırken kopya çekmeyecek olsa bile kopya kağıtları hazırlayanların daha çabuk kodladığını tecrübe ediliyor. Ya da klasik olarak "Yazarak çalışalım daha kolay aklımızda kalır." söylemleri bildiğimiz bir gerçek. El yazısının aklında tutma / bilgiyi hafızaya alma noktasında ne kadar etkili olduğunu böylece pekiştirmiş oluyoruz.
El yazısının belki de en önemli olduğu nokta ise yaratıcılık ile ilişkilendiği noktadır. Araştırmalar gösteriyor ki el ile yazı yazarken ve klavye ile yazarken beyin işlevleri farklı çalışıyor ve farklı sonuç üretiyoruz. Yapılan araştırmalar beyin taramalarında fikir üretme ile yazı yazma arasında kuvvetli bağ olduğu görülmüştür. Tecrübe edersek farkına varırız kiğ bir yazı / makale yazarken elle yazıp bunu tabletlerde / bilgisayarda temiz çekmek daha rahat çalışmamıza iman vermektedir. Kişisel tecrübem ise blog yazılarımı önce el yazısıyla yazmaktır. Yine çalışmalarını sürdürdüğüm kitabımı yazarken el yazısı ile notlar alır, düzenler daha sonra çalışmalarımı kaydederim. Çocuklar incelediğinde onların bir metni elle yazdıklarında, klavye ile yazdıklarından daha fazla ve daha hızlı kelime ürettikleri görülmüştür.
Sonuç olarak her ne kadar tabletle çalışmanın bilgileri kaydetmenin yararları mevcut olsa da kullanmak icabet etmektedir. Eğitimciler sınıf içi uygulama ve etkinlerini planlarken bu bilgileri göz önünde tutarlarsa daha verimli çalışmalara imza atacaklardır.
Kaynak: http://www.egitimpedia.com/egitim-2/elle-yazi-yazmak-tarihe-karisirsa-ne-olur
Sayfalar
16 Ocak 2015 Cuma
13 Ocak 2015 Salı
Tablet Yazıları -1 / TABLETLER EĞİTİMİN NERESİNDE
Fatih Projesiyle bilinen tabletle eğitimin zarar ve yararları tartışılmaya devam ederken aileler çocuklarını tablete boğmaya devam ediyor. Peki tablet kullanımı eğitimin neresindedir?
Eğitimde teknoloji kullanımı, son derece önemli ve hassasiyet gerektiren bir husustur. Ancak tecrübe etmişiz ki teknoloji kullanımının fayda sağlıyor olması için yöntemlerin iyiye evrilmesi şarttır. Bunlardan ilki eğitimin hızlı, yararlı, verim alınabilir olmasını sağlayan uygulamaların, yazılımların kullanıma sunulmuş olmasının gerekliliğidir. Eğer ki eğitim için gerekli çalışmaların sanal ortamda çalışılmasına imkan yoksa teknoloji zararlı olabilir. (sağlık, zaman vb. açılardan) Bu konuda eğitimciler, zümre öğretmenleri ve yazılımcıların işbirliği ile çalışmalarının gerçekleşmesi fayda sağlayacaktır. (Bu konuda iki alanda uzmanlık sağlamanın faydaları ve gerekliliği iyi anlaşılmalıdır.)
Bir diğer önemli nokta; tablet kullanımı kitap kullanımının ekran üzerindeki versiyonu olarak algılanmamasıdır. Milli Eğitimin okutulması için hazırladığı kitapların sanal versiyonları tabletle eğitimin işlevselliğini tam anlamıyla karşılayamaz.Burada dikkat edilmesi gereken, yazılacak uygulamaların eğitimin içeriğine uygun, yaratıcılık düzeyi yüksek çalışmalar olmasıdır. İç organları ve sistemleri anlatan bir ünitede, sistemlerin şeması üzerinde boş kutulara organların isimlerini yazmak tabletlerin aslında sadece şematik olarak var olduğunun ispatıdır. Bunun yerine sistemleri ve organların görevlerini anlatan videolar, bulmacalar, analojik videolar, sistemlerin yeniden inşasını gerçekleştiren yapboz sorular gibi kavramaya yönelik çalışmaların var olması eğitimin amacını daha mükemmele yakın şekilde gerçekleştirecektir.
Tabletle eğitim için var olması gereken üçüncü husus teknolojiyi kullanan eğitmenlerin donanımıdır. Akıllı tahta, tablet ve bilgisayarın kullanımını, öğrenci imkanları doğrultusunda ihtiyaca binaen ve etkili kullanabilen öğretmenlerin sayısı son yıllarda artıyor olsa bile yine de oldukça azdır. Tüm öğretmenlerin genel bir teknoloji eğitimiyle birlikte branş gözetilerek (her branş için ayrı ve branşın eğitimine yönelik) teknoloji eğitimi alması gerekmektedir. Her branş öğretmeni kendi dersinin içinde teknolojiyi nasıl kullanacağını, kendi dersi için kullanıma hazır uygulamaların neler olduğunu ve bu uygulamaların nasıl kullanılacağını bilmekle yükümlüdür.
Öğretmen belli bir süreçten sonra uygulama çokluğunda hangi uygulamaların daha faydalı ve gelişime açık olduğunu tespit etmek )uygulama çöplüğü oluşmadan eğer gerekli kurumlar bu konuda çaba sarf ederse! onları bilgilendirmesi açısından), tespit ettiği uygulamaların kullanılması konusunda yönlendirmede bulunmak noktalarında bilinçli olması gerekmektedir.
Tüm bu çalışmaların haricinde okul dışı zamanlarda çocuklara ulaşmak için sosyal medyayı kullanma, tablet üzerinden de olsa iletişim halinde olma (aynı zamanda istenildiğinde sosyal medyanın faydalı da olabileceğinin uygulamasını yapma), ödev ders notu gibi çalışmaları paylaşma, teknoloji ile iletişimsizleşen çocukları yine teknoloji ile ders paylaşımı noktasında buluşturma, okul dışı etkinlik düzenleme gibi uygulamalarla öğretici tablolar oluşturulabilir.
Teknolojinin, tabletlerin en kör kaldığı okullarımızda dahi elinden geleni yapan meslektaşlarımı kutlarken, teknolojiyi kullanma imkanı olan okullarımızda dikkat çeken, verimli sonuçlar doğuran, örnek olabilecek nitelikte çalışmalar yapılmasının çok da zor olmadığını hatırlatırım.
Eğitimde teknoloji kullanımı, son derece önemli ve hassasiyet gerektiren bir husustur. Ancak tecrübe etmişiz ki teknoloji kullanımının fayda sağlıyor olması için yöntemlerin iyiye evrilmesi şarttır. Bunlardan ilki eğitimin hızlı, yararlı, verim alınabilir olmasını sağlayan uygulamaların, yazılımların kullanıma sunulmuş olmasının gerekliliğidir. Eğer ki eğitim için gerekli çalışmaların sanal ortamda çalışılmasına imkan yoksa teknoloji zararlı olabilir. (sağlık, zaman vb. açılardan) Bu konuda eğitimciler, zümre öğretmenleri ve yazılımcıların işbirliği ile çalışmalarının gerçekleşmesi fayda sağlayacaktır. (Bu konuda iki alanda uzmanlık sağlamanın faydaları ve gerekliliği iyi anlaşılmalıdır.)
Bir diğer önemli nokta; tablet kullanımı kitap kullanımının ekran üzerindeki versiyonu olarak algılanmamasıdır. Milli Eğitimin okutulması için hazırladığı kitapların sanal versiyonları tabletle eğitimin işlevselliğini tam anlamıyla karşılayamaz.Burada dikkat edilmesi gereken, yazılacak uygulamaların eğitimin içeriğine uygun, yaratıcılık düzeyi yüksek çalışmalar olmasıdır. İç organları ve sistemleri anlatan bir ünitede, sistemlerin şeması üzerinde boş kutulara organların isimlerini yazmak tabletlerin aslında sadece şematik olarak var olduğunun ispatıdır. Bunun yerine sistemleri ve organların görevlerini anlatan videolar, bulmacalar, analojik videolar, sistemlerin yeniden inşasını gerçekleştiren yapboz sorular gibi kavramaya yönelik çalışmaların var olması eğitimin amacını daha mükemmele yakın şekilde gerçekleştirecektir.
Tabletle eğitim için var olması gereken üçüncü husus teknolojiyi kullanan eğitmenlerin donanımıdır. Akıllı tahta, tablet ve bilgisayarın kullanımını, öğrenci imkanları doğrultusunda ihtiyaca binaen ve etkili kullanabilen öğretmenlerin sayısı son yıllarda artıyor olsa bile yine de oldukça azdır. Tüm öğretmenlerin genel bir teknoloji eğitimiyle birlikte branş gözetilerek (her branş için ayrı ve branşın eğitimine yönelik) teknoloji eğitimi alması gerekmektedir. Her branş öğretmeni kendi dersinin içinde teknolojiyi nasıl kullanacağını, kendi dersi için kullanıma hazır uygulamaların neler olduğunu ve bu uygulamaların nasıl kullanılacağını bilmekle yükümlüdür.
Öğretmen belli bir süreçten sonra uygulama çokluğunda hangi uygulamaların daha faydalı ve gelişime açık olduğunu tespit etmek )uygulama çöplüğü oluşmadan eğer gerekli kurumlar bu konuda çaba sarf ederse! onları bilgilendirmesi açısından), tespit ettiği uygulamaların kullanılması konusunda yönlendirmede bulunmak noktalarında bilinçli olması gerekmektedir.
Tüm bu çalışmaların haricinde okul dışı zamanlarda çocuklara ulaşmak için sosyal medyayı kullanma, tablet üzerinden de olsa iletişim halinde olma (aynı zamanda istenildiğinde sosyal medyanın faydalı da olabileceğinin uygulamasını yapma), ödev ders notu gibi çalışmaları paylaşma, teknoloji ile iletişimsizleşen çocukları yine teknoloji ile ders paylaşımı noktasında buluşturma, okul dışı etkinlik düzenleme gibi uygulamalarla öğretici tablolar oluşturulabilir.
Teknolojinin, tabletlerin en kör kaldığı okullarımızda dahi elinden geleni yapan meslektaşlarımı kutlarken, teknolojiyi kullanma imkanı olan okullarımızda dikkat çeken, verimli sonuçlar doğuran, örnek olabilecek nitelikte çalışmalar yapılmasının çok da zor olmadığını hatırlatırım.
1 Ocak 2015 Perşembe
Değerlileştirebilmek
"Hiçbir önemim yok", "ben sadece sizin çocuğunuzum", "keşke doğurmasaydınız" cümleleri bizlere yabancı değil. Bu kavramların altında yatan nedenleri araştırırken öylesine büyük bir kaybolmuşluk yaşıyoruz ki gerçek nedeni/nedenleri görmek zorlaşıyor.
Çoğu yetişkin/ebeveyn "biz böyle isyankar değildik, itaat ederdik" demekte olsa bile dünyanın, şartların değişmiş olduğunu kabul etmek gerektiğini savunmaktayım. Zamanda geriye doğru gittiğimizde bilginin tecrübelerle elde edildiğini görürüz ancak şuan bilgi ucuz ve kolay elde edilebilir. Karşınızdaki "çocuk" olarak gördüğünüz evladınız bizlerden çok daha fazla meraklı (yaşı itibari ve yozlaşmamasından ötürü) ve öğrenme iç güdüsüne sahiptir. Bu nedenle bilmenin verdiği özgüveni yaşıyor. Öğrendiğini bizlerle paylaşma arzusu taşıyor. Karşılığında bizler bilgisini paylaşmasına izin vermek yerine tecrübesizliğini yüzüne vuruyoruz...
Bu düşüncenin aksine yol almak isteyen kimi ebeveynler ise ölçüyü kaçırıp yazının en başında örneklendirdiğim cümlelerin daha ilerisine giden, ailesinden kopuk, sorgusuzca yaşayan ve sonuçta bağlılık nedir bilmeyen, özgürlüğü yaşamak için başka ruhlara çarpıp kaçan bireylerin yetişmesine neden oluyor.
Çoğu meselede olduğu gibi dengede olabilmek, çocuklara dengeli yaklaşabilmek gerekmektedir. Ancak bu dengeyi kıvamında tutabilmek için en baştan değer vermek gerekmektedir. Çocukların tecrübesizliğini işaret edip küçüksemektense bilgiye erişme ve bunu tecrübe edebilme/etmek isteme noktasında onlara değer verilmiş olsa eminim ki tecrübemizden yararlanmak için bizleri can kulağı ile dinleyecekler.
Yapılan birçok araştırmaya ve öğretmen olarak çalıştığım yıllardaki gözlemlerime dayanarak diyebilirim ki kendisiyle en çok çatışan, sorunlar yaşayan, sorunlarını çözemeyen, onları kafasında ya da gerçekte büyütebilen çocuklar/gençler genelde saygının, karşılıklı değer vermenin ve haliyle güvenin inşa edilmediği ailelerden geliyor. Bu nedenle öncelikle bizlerin bilinçli yetişkinler olarak birbirlerimize -en başta eşlerimize- değer vermeyi ve bunu hissettirebilmeyi başarabilmemiz gerekiyor. Şayet bunu başarabilirsek birbirine kaşını dahi kaldıramayan anne babaları gören çocuk bu değere layık olabilmek, bu atmosfere girebilmek için şikayetler yerine çabalarla dolup taşacaktır. Yine aynı şekilde bizlerden de bu değeri çabalarına karşılık bekleyecektir. İşte bu noktada çabalarının değerini bilip, eksiklikleri birlikte tamamlamayı teklif eden ana baba dengeyi kurabilmiş, çocukta güveni inşa etmiş olur.
İster anne olun ister baba, ister öğretmen; sağlıklı/gelişen bir toplum bir tebessümünüzde gizli...
Çoğu yetişkin/ebeveyn "biz böyle isyankar değildik, itaat ederdik" demekte olsa bile dünyanın, şartların değişmiş olduğunu kabul etmek gerektiğini savunmaktayım. Zamanda geriye doğru gittiğimizde bilginin tecrübelerle elde edildiğini görürüz ancak şuan bilgi ucuz ve kolay elde edilebilir. Karşınızdaki "çocuk" olarak gördüğünüz evladınız bizlerden çok daha fazla meraklı (yaşı itibari ve yozlaşmamasından ötürü) ve öğrenme iç güdüsüne sahiptir. Bu nedenle bilmenin verdiği özgüveni yaşıyor. Öğrendiğini bizlerle paylaşma arzusu taşıyor. Karşılığında bizler bilgisini paylaşmasına izin vermek yerine tecrübesizliğini yüzüne vuruyoruz...
Bu düşüncenin aksine yol almak isteyen kimi ebeveynler ise ölçüyü kaçırıp yazının en başında örneklendirdiğim cümlelerin daha ilerisine giden, ailesinden kopuk, sorgusuzca yaşayan ve sonuçta bağlılık nedir bilmeyen, özgürlüğü yaşamak için başka ruhlara çarpıp kaçan bireylerin yetişmesine neden oluyor.
Çoğu meselede olduğu gibi dengede olabilmek, çocuklara dengeli yaklaşabilmek gerekmektedir. Ancak bu dengeyi kıvamında tutabilmek için en baştan değer vermek gerekmektedir. Çocukların tecrübesizliğini işaret edip küçüksemektense bilgiye erişme ve bunu tecrübe edebilme/etmek isteme noktasında onlara değer verilmiş olsa eminim ki tecrübemizden yararlanmak için bizleri can kulağı ile dinleyecekler.
Yapılan birçok araştırmaya ve öğretmen olarak çalıştığım yıllardaki gözlemlerime dayanarak diyebilirim ki kendisiyle en çok çatışan, sorunlar yaşayan, sorunlarını çözemeyen, onları kafasında ya da gerçekte büyütebilen çocuklar/gençler genelde saygının, karşılıklı değer vermenin ve haliyle güvenin inşa edilmediği ailelerden geliyor. Bu nedenle öncelikle bizlerin bilinçli yetişkinler olarak birbirlerimize -en başta eşlerimize- değer vermeyi ve bunu hissettirebilmeyi başarabilmemiz gerekiyor. Şayet bunu başarabilirsek birbirine kaşını dahi kaldıramayan anne babaları gören çocuk bu değere layık olabilmek, bu atmosfere girebilmek için şikayetler yerine çabalarla dolup taşacaktır. Yine aynı şekilde bizlerden de bu değeri çabalarına karşılık bekleyecektir. İşte bu noktada çabalarının değerini bilip, eksiklikleri birlikte tamamlamayı teklif eden ana baba dengeyi kurabilmiş, çocukta güveni inşa etmiş olur.
İster anne olun ister baba, ister öğretmen; sağlıklı/gelişen bir toplum bir tebessümünüzde gizli...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)