Hakimiyetin zor oluğu kalabalık
sınıflarda daha sık rastladığımız öğretmenin otoriter olmak
adına korkutucu olmasını değerlendirmek oldukça zordur. Sevgi
ile daha kolay öğretileceğini, kaygı miktarının artışıyla
öğrenmenin engellenişinden biliyoruz. Ancak uygulamada sevgi her
zaman düzen sağlamıyor. Hal böyle olunca birçok öğretmen
öğrencilerini korkutarak disiplini sağlamaya çalışıyor.Ancak
bunun uzun vadede başarıya engel olacağını bilmek gerekir.
Aslında hedeflenen yüksek başarıdır.
Yüksek başarı ise düşük miktardaki kaygı ile pekişiyorken,
öğrencileri motive etmeyi değil, onları hizaya sokmayı amaçlıyor
gibi davranıyoruz. Sonuçta ise başarılı öğretmen olup
olmadığımız tartışılır oluyor. Zaten başarıya çevre
şartları ile kitlenmiş öğrencileri bir kez de biz
pekiştirdiğimizde yollarına devam ederken, diğer öğrenciler
hatrı sayılır bir ilerleme gösteremez, akademik başarısı düşük
olarak nitelendirilir ve bunun üzeri "hayat başarısı yüksek"
nitelendirilmesi ile örtülür. Bu noktada "öğrenciyi okuldan
soğutan nedir?", "okuldan soğumuş öğrencinin ilgisi
nasıl kazanılır?" gibi sorulara cevap bulmak daha isabetli
olacaktır.
Okul henüz açılmışken öğretmenlere
farklı bir ufuk olması açısından bu yazıyı kaleme alırken
-umarım faydalı olabilirim- öğretmenlere tavsiyem özellikle
kalabalık sınıflarda hakimiyet kurmaları adına savaşmak yerine
farklılıklar oluşturmalarıdır. Hoş tabularımızın her gün
daha da kök saldığı, ufkumuzu daraltma adına üç öğün
önümüze sunulan bunca mesele arasında yaratıcılığımızı
yeşertmek, üstüne üstlük bu yaratıcılığı sınıf içinde,
dar alanlı müfredatla uygulamak hayli zordur, bilirim ancak bir
mesleğin "kutsal" olabilmesi de bu maharetlerde gizlidir.
Önümüzdeki haftalar öğrencilerin
öğretmenlerini sık sık test ettiği ve sabır sınayan
davranışlarla dolu olacak ve öğrencilerin sınavları başlamadan
öğretmenler sınav verecektir. Bu durumun üstesinden gelmek için
eğitimcilerin sınıf içinde öğrencilerin yapmaktan
hoşlandıkları, müfredata uygun, eğitici nitelikte çalışmalar
yapmak daha yararlı olacaktır. Matematik de kesirler için şemalar,
bölünmüş renkli kutular; fen bilgisi için maket ya da örnek
olabilecek gerçek modeller, resim dersinde serbest el çalışmaları, Türkçe derslerinde hikaye yazma, bunu mini piyes niteliğinde
canlandırma gibi etkinlikler öğrencilerin hoşlarına gidebilir.
Her sınıfın farklı etkinliklerden hoşlanmasının olası
olabileceğinden öğretmenin hangi etkinliği daha çok
uygulayacağına da sınıfıyla birlikte karar vermesi daha uygun
olur. Öğretmenlerin bu gibi çalışmaları -ne yazık ki yetersiz-
ders zamanları içinde ara ara vermesi makuldür Elbette ders içinde
şart koşarak ders sonu eğitici eğlenceli çalışmalar yapmak
yerinde bir davranış olabilir. Ancak bu öğrenci de ders içi
çalışmaların bitmesi gereken sıkıcı dakikalar olarak
algılanmasına neden olur. Bu sebeple yapılması gereken o ders
saati içinde öğretmenle geçirilen sürenin genel olarak istenilen
olarak algılanmasıdır. Bu perspektifle bakan öğrenci, ders
içinde hoşlanmadığı süreci dahi katlanılabilir olarak algılar
ve derse karşı ön yargısı oluşmaz ya da öğretmenin algıyı
değiştirmesi için yeterli zaman olabilecek kadar uzun sürede
oluşur.
Öğrenciyi derse sevdirecek de
öğrencinin okuldan soğumasına sebep olacak da öğretmendir.
Artık ipler benim elimde diye düşünen öğretmen yanılır.
Öğretmen, gelişim ömür boyu devam eder anlayışında olup, eğer
emek vermeye gönül verildi ise ömür boyu öğrencileriyle
birlikte kendini de yenilemelidir. Ancak bu şekilde geniş
pencereden bakan rehberlerle, geniş pencereden bakarak hayatı
tanımlayan yeni bir nesil inşa edilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder