ÖSYM puanlarının belirlendiği tercih zamanına az kalan şu günlerde gençler ve aileler hangi bölüm, hangi üniversite sorularına cevap aramaktadır. Sonuçta bir kişinin hayatındaki kilit noktalardan biri olan meslek seçimi kritik öneme sahiptir. Bu nedenle bu süreci temiz zihinle objektif düşünerek iyi analiz ederek değerlendirmek şarttır.
Tercih listesi hazırlamak sınava hazırlanmak kadar yorucu olmakla birlikte, nereden başlayacağını bilemeyen henüz kesin bir üniversite ve bölüme karar kılmamışlar için yol haritası olacak önerilerim olacaktır. Bunlardan ilki öğrencinin kendisini tanımasıyla başlıyor. - Nitekim meslek seçmek, tercih sürecindeki en önemli nokta.- Bir öğrenci öncelikle ilgi ve yeteneğinin yatkın olduğu alanları bilmeli ve bu alanlardaki meslekleri gerekirse liste yaparak tespit etmelidir. Bu meslekleri icra edebilmek için hangi bölümlerin okunması gerektiği, çalışma şartları, mesleğe atıldığında ilk yıllarda ve tecrübe kazandıktan sonra ne gibi durumlarla karşılaşabileceği hakkında fikir almak, bilgi toplamak gereklidir. Örneğin öğretmenlikte özel sektörün artı ve eksileri, tecrübeli öğretmenlerin özel sektörde şartları ya da harita mühendisliği ile jeoloji mühendisliği arasındaki farklar, çalışma şartları neler bunların tespit edilmesi, araştırılması gerekiyor. Bu aşamada aynı zamanda öğrenci; çalışma şartları, iş yükü gibi faktörlerden hangilerinin kendi yapılarına uygun olduğunu ve nasıl bir iş hayatı beklediğini analiz etmelidir.
Aynı zamanda öğrenci; listeleyip analiz ettiği bu bölümlerin - üniversitelerin internet sayfaları yardımıyla - hangi dersleri içerdiğini araştırabilir, bu derslerin muhtevasını öğrenebilir ve bu şekilde o bölümün kendi yeteneklerine uygun olup olmadığını tespit edebilir. Bölümlerin isimlerinden ziyade müfredatlarını öğrenmek o bölümü okumakla hangi konularda uzmanlaşılabileceği hususunda fikir verir.
Bu aşamaların iyi kötü şekillenmesiyle birlikte bu bölümlerin hangi üniversitelerde var olduğu araştırılır. Çoğu kişinin atladığı kısım bu noktadadır. Seçilen bölümlerin hangi üniversitelerde yer aldığı tespit edilip bu üniversitelerin çeşitli sosyal fiziksel imkanları tartılır. Bölümün üniversitenin hangi kampüsünde yer aldığı, kampüsün olanakları, çevre şartları araştırılarak sürprizlerle karşılaşmamak adına doğru bir adımdır. Örneğin x üniversitesinin y bölümü ana kampüste değil bir ilçede yer alıyorsa, bunu bilmek o ilçenin niteliklerini yaşam şartlarını, öğrencinin kendini geliştirmesi için uygun olup olmadığını analiz etmek için yararlı bir bilgidir.
Bölümlerin ve üniversitelerin araştırılmasında tercih kılavuzundaki açıklamalar kısmını incelemek o bölüm o üniversite hakkında bilgi verir. Bölümün derslerinin hangi dilde hangi oranda verileceği hakkında; bazı bölümlerde bir / birkaç yıl yurt dışında okuma imkanları mevcut ve bu gibi durumların şartları nedir, maliyeti nedir gibi durumları incelemek adına açıklamalar/özel durumlar kısmı incelenmelidir.
Bunlarla birlikte bölümleri puanlara ve başarı sıralamalarına göre listelemek gerekmektedir. Öğrenci puanından yüksekte birkaç bölüm yazarak olası puanların düşmesi durumunda kazanma ihtimalini yükseltir. Elbette bu yüksek olan bölümün puanı gerçekçi bir yükseklikte olmalıdır. Diğer bölümlerin listelenmesinde dar bir aralıkta birden çok bölüm olmamasına dikkat edilmelidir. Örneğin 50 bindeki bir öğrenci 49 bin ile 51 bin aralığında bölümlerden oluşan bir liste hazırlaması gerçekçi olmaz. Yerleşme ihtimali çok düşüktür. Yüksek bir bölüm olarak 40 binlerdeki bir bölümü yazmak; 50 bin ile 60 bin aralığında daha fazla sayıda bölüm yazmak; 60 binden daha gerilerde, olası puan yükselmelerine tedbir olarak, 70 bin - 80 bin hatta 100 binlere doğru düşük birkaç bölüm - kapatılan üniversite sayısına bakarak böyle bir ihtimal mevcuttur.- yazmak uygundur. Bunları tercih ederken bölümün/ üniversitenin buna değip değmeyeceğinin (düşük puanlı bu bölümü okumam mı yoksa seneye tekrar denemem mi daha uygun, kazanmam durumunda okumam buna değer mi?) değerlendirilmesi yapılmalıdır.
En önemli noktayı en sona bıraktım. Sadece üniversite okumak için üniversiteye başvurmak doğru değildir. Nihayetinde okumanın bir amacı olmalıdır. Öğrencilere sevmedikleri bölümleri yazmaları konusunda baskı uygulamayın; şartları, mezun olduklarında nelerle karşılaşacaklarını izah edin. Gerekirse velileri olarak birlikte uzmanlardan yardım alın, meslekleri icra edenlerin fikirlerini alın. Kararı yine gence bırakın. Hem okurken hem meslek hayatlarında mutlu olacakları seçimleri yapmalarında onlara destek olun. Çünkü gerçekten mutlu olan çalışırken severek o işi icra eder. Severek çalışan yılmaz, bıkmaz, nihayetinde emeklerinin karşılığını alır ve başarılı olur. Başarılı olan ise her zaman kazanır. Kazanan daha çok mutlu olur ve daha azimle çalışır. Gençlerin bu döngüye dahil olmalarında basamak olun, meşale olun.
Eğitimi daha iyi insan olmakla entegre ederek dünyaya güzellikler katacak; bilgisiyle insanlığa ışık olacak; tecrübeleriyle iyi insanlar yetiştirecek; aldığı eğitimi hırs ve kinle değil, müreffeh toplum ve barış içinde dünya için kullanacak bireylerin tercih dönemini de alınlarının akıyla tamamlamasını ve hayırlı bölümleri kazanmalarını temenni ediyorum.
Sayfalar
25 Temmuz 2016 Pazartesi
11 Temmuz 2016 Pazartesi
Duygusal okuryazarlık
Duygusal okuryazarlık yaklaşık 35 yıl önce ortaya konulan bir kavram olmasına rağmen halen nasıl yönetileceği nasıl öğretileceği hususunda yeterli bilince sahip olamamamız dikkat çekmesi gereken bir handikaptır.
Duygusal okuryazarlığı kuvvetli bireyler yetiştirmek için, çocuklara soyut eğitime geçmeye başladıklarında empati çalışmaları yaptırmak, iyi bir yöntem olabilir. Bunun için bilimsel öğretileri verirken detaylı düşünme egzersizleri önerilebilir. Örneğin tarih dersinde bir komutanın bakış açısının ne olduğu analoji yöntemleriyle ya da doğrudan düşündürülerek empati yapması sağlanabilir. Ebeveynler için bunun çeşitli yöntemleri vardır. Aile fertlerinden birinin hissettiğinin ne olduğu anlatılmasından, davranışlarının sonuçlarının neler olacağının izahına kadar geniş bir yelpazede uygulama alanı bulmak mümkündür.
Geç çocukluk yaşlarından itibaren ergenlik süresince önerilen günlük yazma etkinliği empati ediminin kazanılmasında etkili başka bir yöntem olarak karşımıza çıkar. Günlük tutma; empati kazanma, farklı duyguların empatik algılanması, iletişimde duyguların etkililiği, ilişkilerde duyguları okuyabilme gibi analitik hususlarda beceri kazanmayı sağlar. Günlük tutma etkinliği empati kazanmada etkili bir yöntem olmasıyla birlikte aynı zamanda kendi duygularının farkında olma kendi duygularını analiz etme kavramlarını da karşılayabilecek bir etkinliktir. Böylece bireyler kendilerini tanıma, hangi etkilere hangi duygusal tepkilerde bulunacakları, bu duygusal hislerin yorumlanması ve çevre tarafından okunabiliyor olması gibi becerilerde daha yüksek başarı gösterirler.
Kendi duygularını fark edebilen kişiler, kişilerin duygularını da anlayabilmede daha verimli sonuç elde ederler ve aslında bu sayede empati yapabilmek için öncelikli adımı da kazanmış olurlar. Aynı zamanda kendi duygularını tanıyabilen kişiler, kendilerini okuyabilmeyi de başarır, ne istediklerini bilir ve buna göre adım atarlar. Bu, toplum içinde bireyin kendi edimlerinin ölçüsünü, temeldeki nedenlerini anlayabilme izanı sağlamakla birlikte; toplumun bu bilgiye sahip olmasıyla birlikte her bir bireyin daha kolay mutlu olabileceği aşikardır.
Duygusal okuryazarlığı başarılı kimseler bu bilgiler ışığında duygularının sorumluluğunu alabilen, duygularını düşüncelerinden ayıran ve mantık-his dengesini kurabilen kişilerdir. Duygusal okuryazar kimseler, beyinlerinden geçen iletilerin duygularına mı düşüncelerine mi ait olduğunu ayırt edebilecek yetiye sahip olurlar. Düşünebilmekle hissedebilmek arasındaki farkı algılayabilirler. Bu çerçevede ideaları ile hislerinin ayırt edip kendilerini yönlendirebilecek olgunluğa muktedirlerdir. Aslında beyin kalp dengesini kuramamak buradan başlar. Kişi neye inanırsa, hangi ideaları beyninde oturttu ise hayattaki her şeye bu bağlamda bakar. Eğer düşüncelerinin altında yatan nedenler ayakları yere sağlam basarsa hislerde buna paralellik gösterebilir. Duygusal okuryazar kişiler bu paralelliğin olmadığı noktalara eğilir ve bu noktaları çözümler. Kişinin düşüncede tam erginliğe ulaşması da bu noktada hasıl olur.
Günümüzde hepimiz gerçek sevgi, saygı, dürüstlük vb. erdemlerin yokluğu ve azlığından şikayet ederken birbirimizle nasıl daha kuvvetli yakınlık ilişkileri kuracağımızı bilemez haldeyiz. Duygusal okuryazarlık konusunda daha yetkin kişiler ilişkileri okumak hususunda daha becerikli olup daha verimli yakınlıklar kurmayı becerebilirler. Etkili iletişim, hataların telafi edilebileceği bir empatik duyarlılık, akıl- his dengesinin kurulabilmesi, duyguların sorumluluğu alabilmek gibi becerilere sahip olabilmek için duygusal okuryazarlığı kuvvetli bireyler yetiştirmenin yoluna bakmamız bireysel olarak her birimizin, toplumsal olarak birlikteliğimizin faydasına olacağı açıktır.
Duygusal okuryazarlığı kuvvetli bireyler yetiştirmek için, çocuklara soyut eğitime geçmeye başladıklarında empati çalışmaları yaptırmak, iyi bir yöntem olabilir. Bunun için bilimsel öğretileri verirken detaylı düşünme egzersizleri önerilebilir. Örneğin tarih dersinde bir komutanın bakış açısının ne olduğu analoji yöntemleriyle ya da doğrudan düşündürülerek empati yapması sağlanabilir. Ebeveynler için bunun çeşitli yöntemleri vardır. Aile fertlerinden birinin hissettiğinin ne olduğu anlatılmasından, davranışlarının sonuçlarının neler olacağının izahına kadar geniş bir yelpazede uygulama alanı bulmak mümkündür.
Geç çocukluk yaşlarından itibaren ergenlik süresince önerilen günlük yazma etkinliği empati ediminin kazanılmasında etkili başka bir yöntem olarak karşımıza çıkar. Günlük tutma; empati kazanma, farklı duyguların empatik algılanması, iletişimde duyguların etkililiği, ilişkilerde duyguları okuyabilme gibi analitik hususlarda beceri kazanmayı sağlar. Günlük tutma etkinliği empati kazanmada etkili bir yöntem olmasıyla birlikte aynı zamanda kendi duygularının farkında olma kendi duygularını analiz etme kavramlarını da karşılayabilecek bir etkinliktir. Böylece bireyler kendilerini tanıma, hangi etkilere hangi duygusal tepkilerde bulunacakları, bu duygusal hislerin yorumlanması ve çevre tarafından okunabiliyor olması gibi becerilerde daha yüksek başarı gösterirler.
Kendi duygularını fark edebilen kişiler, kişilerin duygularını da anlayabilmede daha verimli sonuç elde ederler ve aslında bu sayede empati yapabilmek için öncelikli adımı da kazanmış olurlar. Aynı zamanda kendi duygularını tanıyabilen kişiler, kendilerini okuyabilmeyi de başarır, ne istediklerini bilir ve buna göre adım atarlar. Bu, toplum içinde bireyin kendi edimlerinin ölçüsünü, temeldeki nedenlerini anlayabilme izanı sağlamakla birlikte; toplumun bu bilgiye sahip olmasıyla birlikte her bir bireyin daha kolay mutlu olabileceği aşikardır.
Duygusal okuryazarlığı başarılı kimseler bu bilgiler ışığında duygularının sorumluluğunu alabilen, duygularını düşüncelerinden ayıran ve mantık-his dengesini kurabilen kişilerdir. Duygusal okuryazar kimseler, beyinlerinden geçen iletilerin duygularına mı düşüncelerine mi ait olduğunu ayırt edebilecek yetiye sahip olurlar. Düşünebilmekle hissedebilmek arasındaki farkı algılayabilirler. Bu çerçevede ideaları ile hislerinin ayırt edip kendilerini yönlendirebilecek olgunluğa muktedirlerdir. Aslında beyin kalp dengesini kuramamak buradan başlar. Kişi neye inanırsa, hangi ideaları beyninde oturttu ise hayattaki her şeye bu bağlamda bakar. Eğer düşüncelerinin altında yatan nedenler ayakları yere sağlam basarsa hislerde buna paralellik gösterebilir. Duygusal okuryazar kişiler bu paralelliğin olmadığı noktalara eğilir ve bu noktaları çözümler. Kişinin düşüncede tam erginliğe ulaşması da bu noktada hasıl olur.
Günümüzde hepimiz gerçek sevgi, saygı, dürüstlük vb. erdemlerin yokluğu ve azlığından şikayet ederken birbirimizle nasıl daha kuvvetli yakınlık ilişkileri kuracağımızı bilemez haldeyiz. Duygusal okuryazarlık konusunda daha yetkin kişiler ilişkileri okumak hususunda daha becerikli olup daha verimli yakınlıklar kurmayı becerebilirler. Etkili iletişim, hataların telafi edilebileceği bir empatik duyarlılık, akıl- his dengesinin kurulabilmesi, duyguların sorumluluğu alabilmek gibi becerilere sahip olabilmek için duygusal okuryazarlığı kuvvetli bireyler yetiştirmenin yoluna bakmamız bireysel olarak her birimizin, toplumsal olarak birlikteliğimizin faydasına olacağı açıktır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)