Kitap
okuma alışkanlığı ve bu alışkanlığı çocuklara kazandırma
konusunda son yıllarda olumlu gelişmeler kaydetmiş olsak da
yeterli başarı sağlayamadığımız bir gerçektir. Bunun en
önemli ispatı da ülkemiz okuma oranları, binlerce lisans
mezunumuza rağmen. Ülkemizde her 100 kişiden sadece 4,5 kişi
kitap okuyor. Bu rakam Japonya'da 80'e kadar yükseliyor. Japonya'da
kişi başına düşen kitap sayısı yılda 25, Fransa'da 7.
Türkiye'de ise yılda yaklaşık 12 bin kişiye 1 kitap düşüyor.
Kitap
okuma alışkanlığı ile ilgili bu verilerin paylaşılmasıyla bir
kesim tarafından "biz, kitaba para harcamayıp ödünç kitapla
kendini geliştiren bir toplumuz" söylemiyle karşılaşıyoruz.
Ancak ne yazık ki bunun gerçek olmadığını eş dost
sohbetleriyle tecrübe edip, PISA değerleriyle ispat edebiliriz.
PISA değerlerine göre 2012 yılında ülkemiz okuma başarısında
65 ülkeden 42. sıradadır.
Bu
değerler ışığında denilebilir ki, genciyle yaşlısıyla kitap
okuma ve okuduğunu anlama noktasında sıkıntılar yaşayan bir
toplumuz.
Okumak
sadece hızlı okumayı başarmak ve bilgili olmak için var
değildir. Okumak bireylerde geniş bir vizyona sahip olmanın
başlıca basamaklarında biridir. Araştırmalar gösterir ki
okumayı alışkanlık edinmiş bireylerin, aile içi ilişkilerinden
topluma katkıda bulunma metotlarına kadar birçok alanda bakış
açısının geliştiğini, geniş perspektife sahip olduğunu
gözlemleyebiliriz. Birey okudukça farklı bakış açılarını,
fikirleri ve bilgileri tecrübe edecektir. Her bireyin özgün
düşündüğünü kabul edersek, bireyin her okumasıyla kazandığı
tecrübeler onun düşünce dünyasında yeni alanlar yaratacağını
söyleyebiliriz. Yeni dünya ise zaten buna ihtiyaç duyar:
Bilgisayar gibi ezberleyen değil, bilgiyi harmanlayıp yeni fikirler
sunan kişilere.
Okumanın
sağlayacağı yararlardan biri ise, birçok ebeveynin dikkati çeken
noktadır. Okuma becerisi ve okuduğunu anlama yetisi hakkında belli
bir başarı göstermiş çocuklar sınavlarda daha başarılı
olabilmekte ve hızlı soru çözebilmektedir. Okuma becerisi
matematik sorularını kavrama hususunda dahi öğrenciye yardımcı
olmaktadır.
Çocukların
okuması için biz neler yapmalıyızı düşünen aileler en önemli
not, "onlarla birlikte siz de değişin" demek en öz cevap
olacaktır. Araştırma sonuçları kitap okuma alışkanlığı
edinmiş ailelerin çocuklarına kitap sevgisi kazandırması
konusunda daha etkili olduklarını göstermektedir. Yani öncelikli
olarak onların geleceği için biz yetişkinlerin okuması, okumayı
alışkanlık haline getirmesi gerekmektedir.
Başarısız
arkadaş edinen çocukların bundan etkilenip derslerinde düşüş
yaşaması, çevrenizde sık görüştüğünüz kimselerle hayata
bakış açınızın benziyor olması ya da benzemesi birer sosyal
öğrenme örnekleridir. Okuma alışkanlığı hakkında yapılan
çalışmalar bu örneklerin kitaba karşı düşünce konusunda da
benzer olduğunu ispatlıyor. Gerek aile çevresi gerek iş ve okul
çevresi gerek yaşanılan mekan bireylerin okuma alışkanlığında
etkileyici faktörler. Bu verileri olduğu gibi kabul etmek ivmeli
ilerlemenin hatta ilerlemenin önünde kettir. Okuma oranın düşük
kırsal alanda yaşayanlar için daha çok okuyan, okuduğunu anlayan
çocuk yetiştirmenin yöntemleri üzerine kafa yorulabilir.
Yaşanılan çevre, çocuğun etki alanları bahane edilmemelidir.
Kentsel bölgelerde yaşayan bireylerde ise ne yazık ki çevredeki
bireylerin az okumuşluğu üzerinden politika yaparak okuduğunu
yeterli görme, kendini çok okuyan olarak görme eğilimi
gözlenmektedir. Dünya standartlarına baktığımızda birçok
kentlinin okuma oranı düşük olarak tabir edilebilir.
Çocuklara
okuma alışkanlığı kazandırmak ve okuduğunu anlamalarına
yardımcı olmak için elbette sadece ebeveynlerin okuyor olması
yeterli değildir. Çocuklarla okuma etkinlikleri yapılabilir. Sesli
ve sessiz okuma çalışmaları bunlardan ikisidir. Sessiz okuma
çocuklara hızlı ve daha çabuk anlayarak okuma yetisini
kazandırırken, sesli okuma hitabet konusunda onlara yardımcı
olur. Aslında aile bu konularda çocuklara rehberlik edip örnek
olmalıdır. Ne kadar sesli ne kadar sessiz okuyacağına çocuk
karar verebilir ya da doğaçlama olarak herhangi birini tercih
edebilir.
Müziksel
yeteneğe sahip olan çocuklara şiir kitabı alınıp sesli olarak
okumaları önerilebilir. Çocuk her bir satırda sesiyle oynayarak
okumaya karşı olumlu duygu geliştirebilir. Ya da resim alanında
yetenekli olan çocuğa okuduğu hikayenin resmini çizmesi teklif
edilebilir. Böylece hikayeyi anlayarak okumaya çalışırlar. Ancak
çocuklar yaratıcı güce sahiptirler. Bazen okudukları hikayeye
yeni kahramanlar ekleyerek resmedebilirler. Bu hikayeyi kendi
düşlerinde geliştirdiklerini gösterir.
Henüz ilkokul birinci sınıfı tamamlamış çocuklara çok uzun hikayeler vermeyin.
Zeki olabilirler ancak okuma konusunda fazla baskıcı tavır onların
okumadan soğumasına neden olabilir. Yaş grubuna göre kitap seçmek
fayda sağlayabilir. Ayrıca ilk kademe çocuklar için seçtiğiniz
hikayelerin iyilik, yardımlaşmak, arkadaşlık, sevgi gibi konuları
işleyen kitaplar olmasına özen gösterin. Çocuklarla birlikte
kitap almaya gitmek, onları dergilerle de tanıştırmak etkili
olabilecek diğer yöntemlerdendir.
Kaynakça:
Aytaş,
Gıyasettin. "Okuma eğitimi." Türk
Eğitim Bilimleri Dergisi 3.4
(2005): 461-470.
Bir
dolap kitap,
http://www.birdolapkitap.com/2010/02/11/cocuklari-kitap-okumaya-ozendirmenin-13-kolay-yolu/
Dil
ve edebiyat dergisi, Türkiye dil ve edebiyat derneği, Ocak 2015
sayı 73
Yılmaz,
Bülent. "Okuma sosyolojisi: Ankara’da oturanların okuma
alışkanlıkları üzerine bir araştırma." Türk
Kütüphaneciliği 9.3
(1995): 325-336.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder