Gün geçmiyor ki eğitim alanında
yapılan yeniliklere bir yenisi eklenmesin. Mühim olan ise hangi
yeniliğin fayda sağladığı, verimli sonuçlar ürettiğidir.
Toplumda hemen hemen her alandaki
iyileşmenin arkasında başarılı bir eğitim olduğu gün gibi
aşikardır. Eğitimin iyileştirildiği, amacına hizmet eder
şekilde işlediği toplumlarda; toplumun diğer alanlarında da
düzenin daha kolay sağlandığı ve toplumdaki bireylerin de bunu
tercih ettiklerini biliriz. Bu çerçevede eğitimin
iyileştirilmesini hepimiz isterken sorulması gereken soru bunun
nasıl olacağıdır.
Eğitimin sürdürülebilir bir
verimliliğe ulaşması için etkili adımların neler olacağı
günümüz aydınlarının tartışma konusudur. Hal böyle iken
tartışmaları nihayete erdirmek, yapılan ve yapılacak reformların
meyvesini görebilmek için çabalayacağımız alanların,
atacağımız adımların neler olduğunu hasbihal ederken elimizde
doğru verilerin varlığını da sağlamamız gerekmektedir. Doğru
bilgilere ulaştığımız sürece yorumlarımız bizleri doğru
neticelere ulaştırır.
Bu bağlamda araştırılması gereken
farklı disiplinlerle ortaklaşa yapılacak çalışmalar sonucu,
eğitimin hangi işlevinin yerine getirilmesini istiyorsak bu uğurda
bilgi toplamak; toplanan bilgiler sonucu doğru yöntemleri
uygulamaya sürmektir.
Eğitim sisteminde yapılacak
değişimlerin geniş perspektifte tartışılmasıyla uygulamaya
konulacağının yanında hemen gerçekleşemediği de açıktır.
Burada öğretmenlere düşen ise yapılandırmacı yaklaşım adı
altında yürürlükte olan programın uygulanması esnasında,
yapılandırmacılığa yaraşır faaliyetleri işlerliğe sunmaktır.
Aslında bu noktada özgün ders nasıl işlenir sorusunu sormak
eğitimcilerin boynunun borcudur demek doğru olacak.
Eğitimcilerin ders içi
etkinliklerinin nasıl olacağı konusunda dünyada farklı örnekler
mevcuttur. Bu örneklerden yola çıkarak öğrencilerin, eğitimin
görevini icra edecek edimleri kazanmaları konusunda, kültürümüze
entegre yöntemlerin neler olacağı düşünülebilir. Öğretmenler
toplumumuzun kültürünü düşünerek bu yöntemleri yeniden
işleyebilirler.
Tüm bunlarla birlikte aynı bölgedeki
birçok okulun öğrenci profilinin de aynı olamayacağı/ olmadığı
tecrübe edilir. Eğitimciler öğrencilerin yaşadıkları bölgeye,
aile içinde edindikleri tecrübelere bakarak daha kolay
öğrenmelerini sağlayacak, eğitimin işlerliğini arttıracak
yöntemleri uygulayabilirler.
Mikro ölçekte baktığımızda, aynı
sınıf içinde birbirinden farklı sosyokültürel tecrübelere
sahip öğrencilerin bulunması mümkündür. Bu durumda
birbirlerinden farklı edimleri tecrübe etmiş öğrencilerin,
birbirlerinden de öğrenebileceklerini düşünüp; etkinlik içi
yapılacak faaliyetlerde, öğrenci eşleştirmelerinde bu faktörü
de göz önünde bulundurmak eftaldir.